Popüler Yayınlar

13 Nisan 2013 Cumartesi

Hey Taksi !


Çok ama çok klasik bir gündü fakat nereden bilebilirdim o yaşlarda hayatta en çok istediğim şeylerden bir tanesini yaşıyacağımı. Okula başladım başlayacağım dönemleriydi bizim evde misafirler tam bir curcuna. İçeriki odada ablamla beraber ne yapsak ne yapsak diye derin bir düşünceye girdik. Hatta ben bi ara komşu kızını kaçıralım atraksiyonlarına bile girdim. Fakat bu dakikalarda ablam suratına öyle bir ifade takındıki nobel fizik ödülünü almış bir edayla ''el ele tutuşup dönelim'' dedi. Bu mükemmel fikir önce Yha Phebek mYiz? şeklinde reddedilsede daha iyi bir teklif sunamadığımdan ablamın yıllardır çektiği kız kardeşle oyun tutkusunu gerçekleştirdim. Aslında güzel başlamıştı odanın içinde dönmemiz takiiii annemin o hazin sesine kadar...Kızıııım bi gelir misin? O anda hayat bana ''ahmet bilirsin seni severim ama bi yerinde dur be oğlum'' demişti. Zaten dedemde bu cümleyi ''bu çocuk k.çının üstünde duramıyor'' şeklinde tekrarlamıştı. Peki ne oldu bu hazin sesten sonra ablam ''kardeşim yavaşlayalım annem beni çağırıyor'' mu dedi? Keşke deseydi! Aniden elini bırakınca ben savrulup, zengin fakir her Türk ailesinde bulunan altında 3 adet keskin destek yeri olan sehpayla kendi kafamın arasında duygusal bir yakınlık başlattım.

Evde feryat ve telaş gırla. Normalde kanayan yere bez basarlar annem kilimi toplamış canım:) Normalde o dönemlerde kendimize ait arabamız var  (zenginiz yani :) fakat o an bizde değil. Hemen taksi çağrıldı. Annem, babam, ben ve
kilim taksiciyle yolculuğa başladık Taksici, babam ve annem doktorlar dizisindeki gibi kafam hakkında çeşitli tıp terimleri kullanıyorlardı. Ben ise hayatım boyunca dizilerde ve filmlerde taksiye binen insanlara olan hayranlığımdan dolayı daha önce hiç binmediğim ticari taksinin tadını çıkarıyordum. Anneme, ''anne iyi oldu taksiye binmiş olduk'' deyince kafamdaki acı ikiye katlandı çünkü annem beni susturmanın yolunu kilimi bastırmakta bulmuştu. Neyseki hastaneye gittik dikiş esnasında ben korkmayayım diye doktor benle çocuk muhabbetine girmek istedi. Sonuç: Doktorun kayınvalidesi çok huysuzmuş bide tam gün yasası mahvetmiş bunları...

7 Nisan 2013 Pazar

Bok Böceği

Öncellikle yazımdan dolayı vereceğim geçici miğde bulantısı için özür dilerim ama umuyorum ki eğlenmeniz ağır basacaktır. 6 yaşındaydım yaşımı çok net hatırlıyorum çünkü her erkek çocuğu bekleyen sonun başlangıcı sünnetim o yaz yapılacaktı. Yine aynı seramoni ile banyo töreni açılmıştı. Normalde banyo yapmayı severim ama banyodan önce çıplak bir şekilde evde dolaşmayı daha fazla severdim. Heralde o zamanlar birinin bana kral çıplak demesini bekledim... ama demediler. Bende kral olana kadar bu alışkanlığı sürdürdüm. Şuan evden ve komşulardan gelen yoğun istek üzerine ara vermiş durumdayım. Neyse olay günümüze gelelim. Bizim ev 1. kattaydı bende balkona çıkmış dışarıyı seyrediyor sanki üstümde kışlık kaban varmış gibi rahat ediyordum. Uslanmayanın hakkı kötektir misali üst komşumuzun oğlu ki benden yaşça büyüktür aşağıya ip sarkıtıyor. Bende survivor azminde o ipi yakalamaya çalışıyordum. Olmadı birde tabure koydum altıma. Tabi ip beyaz kolay gözükmüyor. en sonra hatırladığım şimdi göyüysün ( ''r'' harfini 3. sınıfa kadar söylemek istemedim ) deyip bi hamle ile yakalamaya çalışmak tabure altımdan kaydı ve cuuuuup bizim binanın gider havzasına binanın önünde bulunan bu havza normalde sac ile kaplı fakat tıkanıklık olduğunda açıyorlardı allahtan ben açık olduğu ana denk geldim. ama korkacak birşey yok fizik okuyanlar bilir insan pisliğinin katısı ve sıvısı bir araya geldiğinde kaldırma kuvveti bir hayli artıyor hele benim gibi 20 kilolardaysanız sanki pamuk sermişler yere. Kokuyu soracak olursanız ilk başta aldım fakat daha sonra hiçbirşey hissetmedim. hemen ayağı kalktım. su omuzlarımın aşağısına geliyordu. Hadi babamı annemi anladım tüm mahalle nasıl haber aldıda başıma toplandı hala anlamıyorum. Babam omzumda daire 5'in dün akşam yediği kabuskası akarken beni hemen çıkardı. Saat satan zenciler gibiydim. Fazla sürmeden millet dağıldı. O zamanlar ben utanmıyım diye yaptılar sanıyordum fakat şimdi düşündüğümde kokunun etkisi ağır basıyor. Eve geldiğimizde ablamın ''baba çok pis kokuyo....'' cümlesine ''hayret bende seradan gül toplamaya gitmiştim oysaki'' demeyi isterdim fakat o sırada babam benim ölü derimle yetinmeyip lifle bütün deriyi çıkarmaya çalıştığı için acıdan cevap veremedim. O günden beride evde adım bok böceğidir. Hani derler ya böyle liderler, patronlar falan biz en dibi de gördük diye ben b.ka bile battım varın gerisini siz düşünün.

Farkı Bakış Açılarını Seven Arkadaşlar İçin Bok Belgeseli...



2 Nisan 2013 Salı

En Sevdiğim İki Dizi Sahnesi

Normalde anılarımı paylaşıyorum ama bugün ''Sizin Mutfak Kaça ?'' yazısına ek olarak iki tane video paylaşmak istedim. Türkiye'de en fazla beğendim iki sahne bunlar.

Birincisi Avrupa Yakası'nın yılbaşı özel programındaki Sezen Aksu - Ata Demirer şarkısı:


İkincisi normalde blogda fazla rastlamayacağınız biraz duygusal bir sahne diziyi izleyenler hatırlayacaklardır:,


KIKI

Sizin Mutfak Kaça ?



Her öğrenci kafa izni yapmıştır okul hayatında ama benimki biraz farklı oluyordu normal insanlar abi ben yarın okula gelmeyeceğim derken ben gelmeyeceğim gün kendi kendime sürpriz yapıyorum kalkıyorum hazırlanıyorum sonra durup Ahmet gitmiyosun okula bugün diyorum. Telaşa gerek yok ilaçlarımı zamanında aldım :) Yok ama cidden şuna emin olun bu şekilde içinizi öyle bir mutluluk kaplıyorki normal tatillerin rahat 5 katıdır. Yine böyle kafa izinlerinden bi günde hatta sonunda anlayacağınız üzere gitseydim benim, annemin ve komşularımız için hayat bambaşka olacağı halde ben okula gitmedim. Öğlen olacaklardan habersiz bir şekilde kahvaltı yapıyorduk annem bilseydi 3 saat sonra kendisini rezil edecek (o öyle tabir ediyor bence normaldi) kişiye ye oğlum ye aslanım kürdan gibi oldu bu çocuk kime çekti  anlamadım dermiydi. (aile ortalama kg: 76 ben: 50) Sonunda kapı çaldı ve alt kat komşularımız (taşındılar) geldi. Size şöyle tarif edeyim anne: 50 - 60 yaşlarında, kızı: 25-30 yaşlarında bir çiftti bunlar. Tabikide ergenliği acun ılıcalı istikrarında tavan yapmış sesi ise Türkiye Milli takımı gibi bir yarı finaller oynuyor bir turnuvaya katılamıyor bir haldeydim. Hal böyle olunca odamda mutlu mesut yaşıyorum. Onlar kaşınıyor ve beni çağırıyorlar. Muhabbet beni açmıyor  fakat teyzemizin ağzından insanın bütün delikleriyle dikkatini verdiği şu cümle dökülüyor: '' Çorluda 100.000 Liralık mutfak yaptırdık '' Boğazımdaki kısır mideyemi insem ağzamı çıksam ikilimini yaşarken onun fikrine saygı göstermeyip öksürüyorum. Dikkati kendime toplayıncada '' ya olur mu hiç ben çorluya gittim çorluda 50 binliralık ev bile yok :) '' diyorum bi de üstüne pis bir sırıtma o anda bizim ev Norveç Kış Olimpiyatları havasına bürünüyor. Ben konuşmaya devam ettikçe annemin kaşı ve gözü adeta Londra Senfoni Orkestrasını yönetiyor. Normalde annemin göz kaş dilini okuyabiliyorum fakat alt yazı seçeneği cazip geliyor. Ama yazanlarda hoş değil: ''Hele bunlar bi gitsin...'' Annem konu değiştirmeye çalıştıkça kadın savunuyor ben ise kendimi Yalan Rüzgarındaki iyi karakter rolüne bürüyordum. Sonunda kahve yapalım la devre arasına girdik. Zaten ikinci yarıyı hakem (annem) tatil etti. Kapıdan komşuları uğurladıktan sonra bakışı sanki ikinci devre aramızda oynanacak gibiydi. Ama annem önce bi duraksadı ondan sonra o da bana hak verdiki bastı kahkahayı ve '' Ben seninle napcam oğlum '' cümlesini bana çay doldururken söyleyiverdi. Sonuç: Gökten 3 elma düşmüş biri bana biri anneme biride Çorluya :D




KIKI

1 Nisan 2013 Pazartesi

Bizim Çekyatta 3 Çek

Başlıkta böyle iğrenç bir espri yapmak istemezdim ama aklıma bundan daha iyisi gelmedi ne yazsaydım 3 çekle ilk gece mi yazsaydım. Öyle yazarsam köyden aranıp sizin oğlan üniversiteye gitti çok değişti gibi damgalama yemekten tırstım :) Öyle veya böyle eve geldik. Karşıdan kartal'a gelince haliyle biraz yoruldular çünkü onların memlekette o yolla 5 şehir değiştiriyormuşsun. Kapıda Sivas'tan akrabalar gelmiş gibi sıcak bir kaynaşma oldu. Onlar benim öğrettiğim Türkçe kelimeleri bizim aileye söylemesiyle sıcak ortam tavan yaptı. Acıktığımızdan dolayı hemen yemeğe oturduk. Yemekleri sevdiklerine eminim zira annem döktürmüştü. Fakat tek problem Mira'nın eşinin vejeterjan olmasıydı. Fakat bu çok uzun sürmedi ikinci gün ''Baba iki mangal atak'' seviyesine ulaşmıştı. Yemekler yendi ve bu
saatten sonra benliğimi bir tarafa koyup yeminli tercüman gibi hizmet veriyordum evde. Fakat muhabbetin ardı arkası kesilmiyor. Bir ara babamın Mira'ya ''Prag çok gelişti belediyesi iyi çalışıyor.'' demesinden tırsmıştım. Annem ise kızı yanına almış ''bak böyle olmaz 10 yıldır birliktesiniz bu çocuk
sana niye nikah yapmıyor'' muhabbetine doğru ilerleyen bir konuşma geçiyordu. Tam bu dakikalarda evdeki havam 1500 ü bulmuş kendimi 58 dil birden konuşuyormuş gibi hissediyordum. Ben hav ar yu dediğimde annemin ''maşşşşşallaaaaaaah tü
tü tü'' sü bu hissiyatımı beşe katlıyordu. Tabikide arada tercümanlıkta sorunlar yaşıyordum ama bundan benden başka kimsenin haberi yoktu. Babamın ''kendi evleri gibi rahat etsinler'' cümlesini ''Pragtaki ev sizin mi yoksa kira mı'' diye çevirdiğim gibi... Günler aynı böyle samimiyette geçiyor eğlencenin tavan yaptığı anları yaşıyorduk çünkü ne bizde nede onlarda anlatacak şey bitiyordu. Bizimkilerinde kanı iyice ısınmıştı misafirlere. Hatta son gece hediyeler verildi normalde ne verilip alındığını burada yazmayacağım fakat annemin ikinci gün hediyelerinden birinin Çeyizlik Lif olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Son sabah Mira'nın eşi veda ederken göz yaşlarını tutamadı. Annemlerde duygu dolu konuşmadan sonra bizi yolcu ettiler bende belli bir yoldan sonra veda ettik. Ben yine bekleriz dedim onlar Bizde seni Çek Cumhuriyeti'ne dediler. Dönüşte kendi kendime düşünüyordum. Kendi başıma daha 19 yaşında Çek Cumhuriyetinden aradan 6 ay geçmesine rağmen hala sık sık görüştüğüm 3 arkadaşım olmuştu. Ve bende cidden sevmişti bu insanları. Kendimde 75 kuruşluk midyeyi 50 kuruşa almış olmanın verdiği mutluluğu ve hazzı buluyordum. Evet evde yoğun bir şekilde konuşulacak 1 aylık malzeme vardı. Eeee ben niye dışardaydım. Hızlandım ve muhabbeti ikinci turda yakaladım.


KIKI