Popüler Yayınlar

8 Eylül 2013 Pazar

Interral Günlüğü - 1. Gün

altrfgbfdbf

Geziye başlamadan öncede size bahsettiğim gibi günlük tarzı fakat daha ayrıntısız sadece genel başlıklı bir not defteri tuttum. (Enpara.com eşantıyonudur :) 

1. Gün - 6 Ağustos Salı
Uçağımız 12.05 de fakat ne uyku bizi nede biz uykuyu tutabiliyoruz. Ruz diyorum çünkü Tuğçe ile Kübra birlikte kaldılar ve sürekli whatsapptan konuşuyorduk. Hazırlıklar bitmişti bavulun ve gerekli kağıtların son kontrolleri yapılıp kahvaltıya geçildi. Annemin ardı arkası kesilmeyen nasihatleride kahvaltımıza neşe katıyordu. -Oğlum herkesle muhattap olma, biyere gidelim derlerse sakın gitme, kızlara takılma, çantana sahip çık, erken uyu, nefes alıyomusun diye kontrol et e kadar gidecekti olay. Neyseki işi garantiye alalım diye erkenden çıktık yola. Bende nasıl bir heyecan var ama artistlik elden gitmesin diye belli etmiyorum kuuul kuuul takılıyorum. Sanki romaya değilde pendik sahile iniyormuş rahatlığı varmış tiplerindeyim :) Yolculuğun ne kadar süreceğini uçağın kaçta ineceğini tartışıyorduk. Bu anlatacağım olayla başlayan ve devam eden olaylar zincirinde tecrübenin ne kadar önemli olduğunu birkez daha (tamam birkaç kez) anlıyorum. Çünkü bilette yazan iniş zamanı italya saatine göre yani yolculuk 1.40 saat değilde 2.40 saat sürüyormuş bunu uçakta farketmek hiç hoş olmuyor çünkü aileniz telaş yapabiliyor. Sonunda Sabiha Gökçen Havaalanına ulaştık. Heyecan konusunda Kübrayla Tuğçede benden farksız değillerdi. Hemen mantığını hala anlayamadığım çıkış pulunu 15 liraya aldım. Kontrol işlemlerimizi yaptırıp pasaport kontrolüne yöneldik ailelerle vedalaşıldı. (duygu dolu anlar...) Pasaporttaki polis abimizi  çıkış puluma baktı damgayı vurdu geri bana verdi. ''şimdi ben bunu ne yapayım polis abi'' der gibi baktım. anladımki o hiç hoş olmayan bir cevap verir gibi baktı hemen uzaklaştım.

Duty Free alanına gittik Fiyatlar alkol için yarı yarıya diyebilirim. Uçakta satılanlardan fiyatlar pek farklı değil. Fikir sahibi olmanız için uçakta fiyatlarını çektim biraz kaydırmışım ama anlaşılıyor yine. Zaten çıkarken herhangi birşey almazsınız avrupada alkol zaten sudan ucuz (lafın gelişi değil ciddiyim. ben gülüyomuyum?) 




Uçağımıza yarım saat kalmış fakat bizde aşırı bir rahatlık var sülalemiz cidden rahattı o saatlerde biz yarım saat kalmasına rağmen tuvalete falan gittik. bu sırada ben trt sunucusunu gördüm o zamana kadar adamı tanıyan tek kişi bendim ki heralde aşırı bi muhabbet heveslisiydi. neyse biz yine rahat rahat kendi peronumuza giderken rahat batmış olacakki peron numaramıza baktık. bakmaz olaydık yalnış perondaymışız. ''o eski halinden eser yok şimdi'' fon müziği eşliğinde kendi peronumuza yardırdık. Kübra hüseyin bolt Tuğçede artık Süreyya Ayhan dı artık. Neyseki dalağımız 4 kat büyümesine rağmen yetiştik Artık uçaktaydık herhangi bir kaçırma olayı olmazsa cidden interrail başlamıştı!

Tabi sürekli interrail muhabbeti yapsakta arada canım sıkılıp eğlence aradığımda oluyordu.


Bazende Yorgunluğa yenik düşüyorduk.


Ve 2.40 saatlik yolculuktan sonra Roma'ya inmiştik. Ben çokta önemli birşeymiş gibi gruptan Roma'ya ilk ayak basan kişi olmanın haklı gururunu yaşıyordum :)

Roma Havalimanı bizim haremin yarısı kadar ve daha pis bir haldeydi. Terminiye otobüs ve trenle gidilebiliyormuş bize otobüs daha mantıklı geldi tabi başımıza gelecekleri bilmiyorduk. Otobüs biletini çok güzel bıyıklı bir ablamızdan aldık ve 5 € ödedik. Otobüslerin kalktığı yere ulaştık ilk başta 5 dk gelir denir otobüsü 1 saat bekledik. Bu sırada da telefonlarımız çekmiyordu çünkü servis ayarlarını yapmamışız romada da turkcell olmadığı için ağ bulunamıyordu. Neyse zor bela otobüse bindik yaklaşık 1 saat sonra Roma Termini deydik. Önceden rezervasyon yaptığımız ve büyük bir beklentimizin olduğu 1,5 yıldız görünümlü fakat tabelasında 3 yıldızlı görünen Hotel Stromboli'yi Termini'nin karşısındaki ''İstanbul Döner & Kebab''ta çalışanların sayesinde bulduk. Allahtan bu bulma işi fazla uzun sürmedi çünkü hava aşırı basık, sıcak ve nemliydi hiç esmiyordu. Resepsiyonda duran adamın espri anlayışına daha fazla tahammül edemiyordum ve doğruca odamıza geçtik. Oda ücreti kişi başı iki gece için 44 € ödedik.


Eğer tek başınıza interraile çıkmıyorsanız bizim uyguladığımız süper bir sistem vardı. Ufak tefek harcamalar için herkes 50 şer euro bir kişiye verecek o kişide 150 € ile bizim su, yol, müze girişi gibi ücretlerimizi karşılacaktı. Bunun avantajı bir iki euro için çanta deşeleyip yok bozuk yok ayrı ayrı alın gibi tripleri engelliyordu. O yüzden şiddetle tavsiye ederim. (ha biz 3. gün üçüncü 50 € u verince vazgeçtik bu uygulamadan o başka :)

Odaya yerleştikten sonra ''yeaa avrupa bumuymuş amaaaan pırt'' muhabbeti ''abiiiii romadayız laaan'' a dönünce hemen kendimizi dışarı attık ordan o caddeye şurdan bu sokağa derken baya bir yürüdük ve biraz şans birazda bizim zorlamamızla ''Fontana Di Trevi'' ye yani nam-ı diğer ''Aşk Çeşmesi'' ne ulaştık. İnsan kalabalığı vardı evet ama bildiğimiz fışkiye :) zaten diğer yazılarımda da bahsedicem ama şimdiden söyliyeyim şehirlerde hiç bir halt yok belki biraz acımasız oluyor ama dönünce aklınızda şehirler değil arkadaşlarınızla yaşadığınız maceralar, rezillikler, anılar kalıyor.












Tabi bu yolculuk sırasında dakka bir gol bir usulü biraz bilerek biraz bilmiyerek metro line A ya kaçak bindik. Adrenalin tavan yapınca haliyle acıktık. Uzun bir araştırma sonrası bir sokak pizzacısında karar kıldık ve vejeterjan pizzalarımızı afiyetle yedik.


Tabi iki dilim pizza bizi pek kesmedi bir de gezmeye tam gaz devam edince...













Bilmiyorum siz ilk gördüğünüzde şaşırır mısınız ama biz ilk defa normal işlek bir caddede prezervatif otomatı görüyoruz. İlk defa görünce bir şaşkınlıkla çektim fotoğrafını fakat baktım ki avrupanın heryerinde küçük büyük her cadde ve sokağında görülebiliyor dedim ki normalleşmiş artık buralarda...


Haliyle acıktık birazda bedava wifi bulma ümidiyle bir mekana girdik. Tam roma medyanda sokak sanatçılarının yoğun olduğu yerde ''Maragena Restaurant'' var. Buranın Tiramisu'sunu kesin deneyin. (Kendimi Vedat Milor gibi hissettim bir an :) ama cidden bizimkine hiç benzemiyor. Kek veya hamur tarzı birşey yok tamamı yoğun krema (Emine Beder vol.2 :)


 

Gece 1 civarı hotele döndük. Dönüş yolunda susayınca bir markete girdik Kızlardan farklı marka su aldım hayır bu neyin artistliğiydi bende anlamadım ama sonucunada katlandım eveeeet avrupadaki ilk gazlı su deneyimimi yaşıyordum. Su fiyatları genellikle 0,5 - 1 € arasında ha 2 € verdiğimiz zamanlarda oldu yarım litre su için orası ayrı. 

Tabi suyu içince rahat durduk mu tabiki de hayır...


Bu yorgunluğun üstüne güzel bir banyo yapılır... kahveler hazırlanır ve koyu bir muhabbete dalınır...